24 Ekim 2016 Pazartesi

MÜLKSÜZLER - Ursula K. Le Guin

Of, lanet olsun, hayır. Hiç konuşamayacak mıyım ben! Senin sorunun ne biliyor musun Shevek? Bir kamyon dolusu lanet olası tuğla gibi kanıtı biriktirene kadar hiç konuşmuyorsun, sonra da hepsini birden kafama atıyorsun ve geride yığının altında ezilip kalan kanlı bedene bakma gereği bile duymuyorsun.

...

- Ama bir çok kadının bir erkekle tek ilişkisi sahip olma ilişkisidir. Ya sahip olma, ya da sahip olunma.
- Bu konuda erkeklerden farklı olduklarını mı düşünüyorsun?
- Düşünmüyorum, biliyorum. Erkeğin istediği özgürlüktür. Kadının ise istediği mülkiyettir. Seni ancak başka bir şeyle takas edebilirse serbest bırakır. Bütün kadınlar mülkiyetçidir. 

...

Cennet onu cennet yapanlar içindir. Oraya ait değildi. Bir öncüydü, geçmişini, tarihini yadsıyan bir kuşaktandı. Anarres Göçmenleri, Eski Dünya ve onun geçmişine sırtlarını dönmüş, yalnızca gelecek için çalışmaya karar vermişlerdi. Ama nasıl ki gelecek kesin olarak geçmişe dönüşüyorsa, geçmiş de geleceğe dönüşür. Yadsımak başaramamaktır.

...

Seninle gurur duyduğumu itiraf etmeliyim. bu garip, değil mi? Mantıksız. Hatta mülkiyetçi. Sanki bana ait bir şeymişsin gibi! Ama insan yaşlandıkça her zaman tümüyle mantıklı olmayan bazı güvenceler arıyor.

...

Bu karabasan caddesinin en garip yanı da satılık milyonlarca şeyin hiçbirinin orada yapılmıyor olmasıydı. Orada yalnızca satıyorlardı. İşlikler, oymacılar, boyacılar, tasarımcılar, makineciler, neredeydi, eller neredeydi, yapan insanlar? Gözden uzak, başka bir yerde. Duvarlar arkasında. Dükkanlardaki herkes ya alıcı, ya satıcıydı. Nesnelere sahip olmak dışında bir ilişkileri yoktu.

...

Bir köşede bir çift, yavaş yavaş cinsel oyunlara girişmişti. Shevek iğrenerek başını çevirdi. Cinsellikte bile bencillik mi ediyorlardı? Eş'siz kişilerin yanında birbirini okşayıp sevişmek en az aç insanların önünde yemek yemek kadar kaba bir davranıştı.

...

Bu ayrılıktan pişmanlık duymayacağım. Bana daha az vermeye başladığımı gösterdi, sanki ben sana sahipmişim, sen de bana sahipmişsin ve yapılacak başka bir şey yokmuş gibi. Gerçeğin ise sahip olmayla hiç ilgisi yok. Yaptığımız Zaman'ın bütünselliğini söylemek.

...

Lütfen geri gel, ayrılık eğitici, tamam, ama benim istediğim eğitim senin varlığın. 

...

Bu yüzden Takver'le karşılıklı bağlılıkları, ilişkileri, dört yıllık ayrılıkları süresince tümüyle canlı kalmıştı. İkisi de ayrılık yüzünden acı çekmişlerdi, epeyce acı çekmişlerdi, ama ikisi de bağlılıklarından kaçarak acıyı reddetmeyi düşünmemişlerdi.

Çünkü ne de olsa, diye düşündü Shevek, Takver'in uyku sıcaklığında yatarken, ikisinin de aradığı şey coşkuydu -varolma-nın bütünlüğüydü. Acıdan kaçarsanız coşku şansını da yitirirsiniz. Zevk alabilirsiniz, hatta zevkin türlü çeşidini alabilirsiniz, ama doyamazsınız. Eve dönmenin ne olduğunu bilemezsiniz. 

Ursula K. Le Guin / 1974

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder