24 Şubat 2017 Cuma

Eksiklik

Sensiz hiçbir başlangıç yapamadığımı fark ediyorum. Sensiz sanki kürekleri suya değmeyen bir kayığım denizin ortasında, istediğim hiçbir yere gidemiyorum, rotamı yalnızca rüzgarlar çiziyor. Sensiz kalemi ne zaman elime alsam, yeni bir şey üretmektense, sensizliği başka bir şekilde dile getiriyorum. Kısır bir döngünün içindeyim sanki. Elimde gelmeyeceğini gösteren onlarca şey olmasına rağmen, çok ufak bir şey kalıyor kalbimin en dibinde; atamıyorum onu. 

     Bu belki de gidişini algılama meselesi. Ben senden bahsederken “yok” demiyorum mesela, yokluk başka bir şey çünkü. Ben senden bahsederken daima “eksik” diyorum. Çünkü yok olanın, var olmadığı yerde bir yeri yoktur. Karşımda durmayan bir zürafanın bir yeri olmaması gibi mesela. Ama eksiklik farklı, eksik olanın daima onu bekleyen bir yeri vardır. İşte o yerini atamıyorum bir türlü içimden, eksik kalmaya devam ediyorsun…

Edip Cansever der ya bir şiirinde,
“Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma
Oysa güneş pek batmadı senin evinde
Söyle
Ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç” diye. İşte öyle bir şey…

İnsanlar hayallerini gerçekleştirmek için yaşarmış; benim hayalim seninle birlikte yaşlanmaktı. Ben bu hayalimi hala gerçekleştirmek için çalışıyorum, seni içimden atamıyorum. Bu hayalin esiri oldum belki. Ama her şeye rağmen ben hayalimi gerçekleştiriyorum. Açıkçası sen bende eksikken biraz zorlanıyorum, çokça da acı çekiyorum.

Bu hayalimi gerçekleştirmeye daha ne kadar devam ederim, vazgeçer miyim inan bilmiyorum. Bu inancı kaybetme meselesi belki de, bazen kendimi inancımı kaybettiğime inandırmaya çalışsam da hemen ardından kendimi kandırmaya çalıştığımın farkına varıyorum.   

İşte bugün, bu hayalimi gerçekleştirme yolunda bir adım daha atıyorum, seninle yaş alıyorum, seninle yaşlanıyorum; doğum günüm kutlu olsun…


Bu da yazının şarkısı olsun o zaman.