27 Şubat 2012 Pazartesi

Rubâiler-II

1
«— Şarapla doldur tasını, tasın toprakla dolmadan,» — dedi Hayyam.
Baktı ona gül bahçesinin yanından geçen uzun burunlu, yırtık pabuçlu adam :
«— Ben, bu nimetleri yıldızlarından çok olan dünyada açım,» — dedi,
«şaraba değil, ekmek almaya bile yetmiyor param...» 
 

2
Ölümü, ömrün kısalığını tatlı bir kederle düşünerek
şarap içmek lâle bahçesinde, ayın altında... 

Bu tatlı keder doğduk doğalı nasibolmadı bize :
bir kenar mahallede, simsiyah bir evde, zemin katında...
 

3
Ömür gelip geçiyor, vakti ganimet bil uyanılmaz uykulara varmadan :
yâkut şarabı billûr kadehe doldur, seher vaktidir ey delikanlı uyan...
Perdesiz, buz gibi odasında uyandı delikanlı,
gecikmeyi affetmeyen fabrikanın canavar düdüğüydü uğuldayan... 
 

4
Geçmiş günün hasretini çekmem
                                             — yalnız bir yaz gecesi bir yana —
ve gözümün son mavi pırıltısı bile
                                             gelecek günün müjdesini verecek sana...
 

5
Ben, bir insan,
ben, Türk şairi komünist Nâzım Hikmet ben,
tepeden tırnağa iman,
tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibâret ben...
 

6
Ben, spiker, konuştum,
sesim bir tohum gibi ağır ve çıplak :
— Kalbimin saat ayarını veriyorum,
     gonga tam şafak vakti vurulacak.





21 Şubat 2012 Salı

Adsız Bir Çiçek

rengini dünyaya ilk defa sunan
adsız bir çiçek gibi parlıyorsa gözlerim
sevgilim
bana "sen bir şairsin" dediği zaman

yalnız sana yazıyorum bu şiiri
istersen bir şiir gibi okuma
çünkü her yıl yeniden yazacağım onu
soğuklar başlayınca havalanıp
millerce yol kat ettikten sonra
güneyi tadan bir kuşun sevinciyle
ve yazmış olacağım bir de
her dönemde her çağda
sevdanın kendine özgü diliyle 



Edip Cansever

11 Şubat 2012 Cumartesi

Rubâiler-I

...

2
Ruhum ne ondan önce vardı, ne ondan ayrı bir sırrın kemâlidir,
ruhum onun, o dışımdaki âlemin bende akseden hayâlidir.
Ve aslından en uzak ve aslına en yakın hayâl
bana ışığı vuran yârimin cemâlidir... 

 

3
Sevgilimin hayâli dile geldi aynanın üzerinde :
«— O yok, ben varım,» — dedi bana günün birinde.
Vurdum, düştü parçalandı ayna, kayboldu hayâl
ve lâkin çok şükür sevgilim duruyor yerli yerinde...
 

4
Muşambanın üstüne resmini bir kerecik çizdim ama
günde bin kere resmin çıktı bende tepemden tırnağıma,
fakat ne tuhaf şey hayâlin onda daha çok kalacak
benden uzun ömürlüdür muşamba... 

...

6
Öptü beni : «— Bunlar, kâinat gibi gerçek dudaklardır,» — dedi.
«Bu ıtır senin icâdın değil, saçlarımdan uçan bahardır,» — dedi.
«İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde :
«körler onları görmese de, yıldızlar vardır,» — dedi... 

 

7
Bu bahçe, bu nemli toprak, bu yasemin kokusu, bu mehtaplı gece
pırıldamakta devâmedecek ben basıp gidince de,
çünkü o ben gelmeden, ben geldikten sonra da bana bağlı olmadan vardı
ve bende bu aslın sureti çıktı sadece... 

 

8
«— Paydos...» — diyecek bize bir gün tabiat anamız, —
                  «gülmek, ağlamak bitti çocuğum...»
Ve tekrar uçsuz bucaksız başlayacak :
                    görmeyen, konuşmayan, düşünmeyen hayat... 
 

9
Ayrılık yaklaşıyor her gün biraz daha,
güzelim dünya elvedâ,
ve merhaba
                    k â i n a t . . . 

 

10
Balla dolu petek
yani gözlerin güneşle dolu... 

Gözlerin, sevgilim, gözlerin toprak olacak yarın,
bal başka petekleri doldurmakta devâmedecek...
 

...

12
Lahana, otomobil, veba mikrobu ve yıldız
hep hısım akrabayız.
Ve ey güneş gözlü sevgilim, «Cogito, ergo sum*» değil
bu haşmetli ailede varız da düşünebilmekteyiz... 

 

13
Aramızda sadece bir derece farkı var,
işte böyle kanaryam,
sen kanatları olan, düşünemeyen kuşsun,
ben elleri olan, düşünebilen adam... 



*düşünüyorum o halde varım




6 Şubat 2012 Pazartesi

47.

 Şimdiye kadar olmadığım gibi aşığım sana.
 Bu, benim için yeni bir şey.
 Belki de yaş meselesi.
 Gelip onu öldüreceksin diye korkuyorum adeta. 
 İçimdeki bu muazzam mahlûk
                yanlış bir bakışla devrilebilir.
 Her şeyden büyük olan insan 
                  tek kurşunla yıkılmıyor mu? 
 Korkuyorum.
 Ellerinden öperim. 

 Nâzım Hikmet Ran

Bilmek ve Hissetmek Üzerine

 Hissetmek... 
 içinde sanki bir kainat varmış gibi hissetmek,
 yutkunarak, 
 soğuk soğuk terleyerek...
 Ve aslında hiçbir şey bilmeden;
 Ama sanki evrendeki tüm bilgilere ulaşmış iştihasıyla,  
 kendinden emin(!) hissetmek...

 Susamak gibi mesela
 nefes almak veya...
 Çocuğun şeker istemesi gibi hissetmek sevdiğim,
 benim seni istemem gibi hissetmek...

 Doğal,
   yalansız
       hissetmek seni...
           
          Gülüşünü,  
                sıcaklığını,
                        ellerini,
                             gözlerini... 
                          
 Seni hissetmek sevdiğim 
                ve seni düşünmek...
 Gelecek güzel günlere inanmak  
                      gibi bir bahtiyârlık...


               *<< Gayrısı;
                          elimin-
                              -elinden
                                    ayrılışı
                                        gibi bir keder... >>*


 Bu da yazının müziği olsun o zaman.
 Not: * * içine alınan yer alıntıdır.

 Sevgiyle...


 6 Şubat 2012
     15:43

3 Şubat 2012 Cuma

Rubâiler-III

1
İnsan
ya hayrandır sana, ya düşman.
Ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun
ya bir dakka bile çıkmazsın akıldan...
 

2
Çürüksüz ve cam gibi berrak bir kış günü
sımsıkı etini dişlemek sıhhatli, beyaz bir elmanın.
Ey benim sevgilim, karlı bir çam ormanında nefes almanın
                                                    bahtiyarlığına benzer seni sevmek... 

 

3
Kim bilir belki bu kadar sevmezdik birbirimizi
uzaktan seyredemeseydik ruhunu birbirimizin. 

Kim bilir felek ayırmasaydı bizi birbirimizden
belki bu kadar yakın olmazdık birbirimize...
 

4
Gün iyiden iyiye ışıdı artık,
tortusu dibe çöken bir su gibi duruldu, berraklaştı ortalık.
Sevgilim, sanki seninle yüz yüze geldim birdenbire :
aydınlık, alabildiğine aydınlık...