2 Ağustos 2011 Salı

Benlik ve Yaşam Üzerine

  Hani "şey" vardır. Her zaman kurtarıcıdır o sözcük. Kurtarıcı olmasının nedeni içinin çok geniş olmasıdır aslında. Sınavlarda "... şeye denir, ... şeydir" diyen çekingen cevaplarda, "kafama takılan şeyler var"lardaki kaçamak cevaplarda, "şeyler..."deki unutkan ve umursamaz cevaplarda... Her şeyde vardır aslında; genelde nesnelerin yerini doldurmada...

  O değil de, bir de "o" vardır. Cümlelerin arasına sıkışmış bir özne olarak idam ettirir yaşamını genellikle. O, her zaman özlenendir, sevilendir aslında. Ve daima ismini telafuz etmeye korktuğun anlarda, bir harfle tanımlarsın onca yaşanmışlığı.

  Ve yaşam o'lar ve şey'ler arasında sürer gider... Daima kaçamak, unutkan umursamaz cevaplar ve duyguların en narsisti "sevmek" ile...

  Yaşamda aslolan "kendin olabilmek"tir aslında... Yalnız kalmak, insanların hoşnut olmayan bakışlarına rağmen, her şeye rağmen; kendin olabilmek..!

  İşte..! Dikkat edilmesi gereken husus bu; insanları rahatsız edebilmek..! Dahası bütün hoşnutsuz bakışlara göğüs gererek ve geleceğe inanmışlıkla tüm insanların gözlerinin içine bakabilmek..! Tüm egolardan sıyrılıp, sevilmemeyi göze alarak, saldırmak(!), insanların at gözlüklerine...

  İşte bu yaşamaktır, tam anlamıyla, "yaşadım diyebilmek"tir..! Yani kendin olabilmektir yaşamak, başkaldırmak güçlüye... Köpeğin karşısında kedi, kedinin karşısında kuş, kuşun karşısında börtü böcek olabilmektir yaşamak..!

  Aslında idealin doğrultusunda statükoya başkaldırabildiğin kadar kendinsin; yani "özgür"sün.

  Kendin olmak, özgür olmaktır..!

  Nâzım der ya şiirinde
    
Bizi esir ettiler,
bizi hapse attılar :
                           beni duvarların içinde,
                                                    seni duvarların dışında.

Ufak iş bizimkisi.
Asıl en kötüsü :
bilerek, bilmeyerek
hapisaneyi insanın kendi içinde taşıması...
İnsanların birçoğu bu hale düşürülmüş,
namuslu, çalışkan, iyi insanlar
ve seni sevdiğim kadar sevilmeye lâyık...


 Diye,
 İşte öyle bir şey...