30 Eylül 2012 Pazar

Yağmur Kaçağı


elimden tut yoksa düşeceğim
yoksa bir bir yıldızlar düşecek
eğer şairsem beni tanırsan
yağmurdan korktuğumu bilirsen
gözlerim aklına gelirse
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni  götürecek yoksa beni


geceleri bir çarpıntı duyarsan
telâş telâş yağmurdan kaçıyorum
sarayburnu'ndan geçiyorum
akşamsa  eylül'se ıslanmışsam
beni görsen belki anlayamazsın
içlenir gizli gizli ağlarsın
eğer ben yalnızsam yanılmışsam
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni

Attila İlhan

Attila İlhan'ı okuyamazsınız;
Ancak dokunabilirsiniz O'na... 


23 Eylül 2012 Pazar

İstemek...

  Ne zamandır şöyle oturup dert anlatan bir yazı yazmadığımı fark ettim. Çok fazla zaman öldürmeye başladım son zamanlarda, pek bir şey yapmıyorum. Sadece istiyorum... 

  İsteklerinin engellenmesine pek tahammüllü olan bir insan değilim sanırım. Genelde istediğim bir şeyi çok yoğun istiyorum. Bu çok ufak bir şey olsa da tüm ilgimi onun üzerine yoğunlaştırıyorum. 

  Bir şeyi istemek bir kaç evreden oluşuyor sanırım. İlk evre o şeyin ilgi alanına girmesi. Sonra o şeyin ilgi çekmesi daha sonra o şeyi istemek. Evet, sürekli onu düşünmek, gerçekleştiğini hayal etmek... Son evre ise gerçekleşmesi. Aslında bu sonuncusunu bu döngüye eklemeyebiliriz. Gerçekleştiği anda istek yok oluyor sonuçta. "İnsan arzulanandan çok arzulamaya aşıktır" der ya Nietzsche; İşte öyle bir şey...

  Açıkcası benim en sevdiğim evre istediğim şeyi sürekli irdelediğim ve sürekli onu hayal ettiğim evre. Öyle bir şey oluyor ki, tüm hayatım ona kanalize oluyor aniden. Hayat ona doğru akmaya başlıyor ve tüm yolların ondan geçtiğini fark ediyorum. Sonra bu isteği normalleştirmeye başlıyorum git gide. Yani hayatın normal akışı içinde yer alıyor artık bu istek.

  Tüm bunlardan öte, isteğimin karşısına çıkan engellerden nefret ediyorum. Onlara özel bir kin besliyorum sanki içten içe. Hatta bazen bu istediğim şeyin ta kendisi olabiliyor. Bu isteklere böyle çok büyük şeylermiş gibi bakmayın. Oturduğum yerden bir düğmeye, prize vs. erişemiyorsam uzaklığa kızıyorum. Bir şeyi alacak/yapacak param yoksa parasızlığıma, bir şeyi kaçırmışsam zamana; zaman geçirdiğim insanlara. 
  
  Ve bir insana ulaşamıyorsam, ona ulaşmama engel diğer insanlara o kadar kin besliyorum ki... Bazen de o insanın kendisine... Ama daha sonra "Bu kadar çok istediğim bir insana kızamam" deyip unutmaya çalışıyorum...

                                                                             ....

  Bazı şeyler unutulmayacak kadar muazzam. Bazı şeyler hatırlanacak kadar güzel, bitmiş olsa da. Belki bu hatırlanası olmaklığındandır unutulmaması... 


Sevgiyle...