Kuvvetli, kararlı bir babamız olsun, bize neyi yapıp neyi yapamayacağımızı söylesin isteriz. Niye? Neyi yapıp neyi yapamayacağımıza, neyin ahlaklı ve doğru, neyin ise günah ve yanlış olduğuna karar vermek zor olduğu için mi? Yoksa suçlu ve günahkar olmadığımızı işitmeye her zaman ihtiyaç duyduğumuz için mi? Bir baba ihtiyacı her zaman var mıdır, yoksa, kafamız karıştığı, dünyamız dağıldığı, ruhumuz daraldığı vakit mi isteriz babayı?
...
Bir başka örnek de Oidipus ile Sührab'ı birbirlerine o kadar benzeten, onları kardeş kılan, babasızlık ve yeni bir baba bulma heyecanıydı. Hem Sührab hem de Oidipus'un asıl babalarından uzak olmalarının üzerinde yeterince durmamıştım. Heralde yeni bir baba aradığımı kendimden de saklamak istiyordum da ondan, dedim kendi kendime. Babam beni, tıpkı Rüstem'in Sührab'a yaptığı gibi bırakıp önce hapse, sonra başka bir hayata gidince onun yerine kendime babalar aramış, onların öğütlerini dinlemiştim. MahmurtUsta'yı hala sık sık düşünüyordum: aklımın bir köşesinde gittikçe küçülen bir adam dünyanın bir ucundan öbür ucuna kuyu kazıyor, bazan da başka kıyafetlerle rüyalarıma giriyor ve hikayeler anlatıyordu.
...
...kitabın, benim son sahnedeki monologlarım gibi hem içten hem de bir masal gibi olmalı. Hem yaşanmış bir hikaye gibi sahici, hem de bir efsane gibi tanıdık olmalı. O zaman yalnız hakim değil herkes anlar seni. Unutma, aslında baban da yazar olmak istemişti.
Ocak-Aralık 2015 / Orhan Pamuk
Ekim / 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder