20 Mayıs 2011 Cuma

"Bitme" Korkusu Üzerine

  Saat 02:00 civarı ve ben bir şeyler düşünüyorum şu sıralar. En son Kazım Koyuncu'dan birkaç satır yazarak sona erdirmiştim sizlerle birlikteliğimi. Ve tekrar, beynimden gelen komutlarla, gezinmekte parmaklarım klavyenin üzerinde, önceden bir deftere yazılan bu yazıyı; biraz sansür, biraz süslemeyle ama her daim içtenlikle buraya yazmak için...

  Evet yaşıyorum hâlâ, belki de hazzına varıyorum bunun... Bilmiyorum. Dahası, -Bernard Shaw'ın deyimiyle- saatte 60 dakikalık korkunç bir hızla ölüme yaklaşmaktayım.

Ve bu beden 
seyir ederken
bu yolda
daha neler olur,

Kim bilir..?

  Şu sıralar günümün büyük bir çoğunluğunu uyuyarak geçiriyorum. Aslında rahatsız değilim bu durumdan, kendimi boş hissettiğim zamanlar oluyor yalnızca bazen. Evet, işte o onlar huzursuz hissediyorum...

                                                              ...

  Gün gelecek, her şey bitecek;
      bu kalem, bu defter, bu yaşam...
  Gün gelecek, her şey yok olacak;
      ben, sen, o...

  Ve "ben
  "sen"i düşünürken,
  senin umrunda olmayacağım.
  "O" beni sevecek;
  ama umursamayacağım...
 
  Sonunda hayat...
  Sonunda yaşam tükenecek
  bu yolda.
  Geriye kalan yalnızca;
  bu defter, bu kalem... 

                                                             ...

  Bir şeyin bitmesinden korkmak, o şeye duyulan sevgiden mi ileri gelir;
                                                          yoksa sonundaki belirsizlikten mi? 

  Freud, "korkunun üzerine git" der.
Ama...
Ya sonucunu kaldıracak kadar
cesaretim yoksa..?

  Nâzım der ya "Karlı Kayın Ormanında" şiirinde;

  "Yedi tepeli şehrimde
  bıraktım gonca gülümü.
  Ne ölümden korkmak ayıp,
  ne de düşünmek ölümü.

  En acayip gücümüzdür,
  kahramanlıktır yaşamak:
  Öleceğimizi bilip,
  öleceğimizi mutlak"

  Diye...
  İşte öyle bir şey...


 Sevgilerimle... 

1 yorum:

  1. Düşüncelerimin bu denli güzel ifadesi başka bir yerde olamazdı herhalde

    YanıtlaSil