Evet yaşıyorum hâlâ, belki de hazzına varıyorum bunun... Bilmiyorum. Dahası, -Bernard Shaw'ın deyimiyle- saatte 60 dakikalık korkunç bir hızla ölüme yaklaşmaktayım.
Ve bu beden
seyir ederken
bu yolda
daha neler olur,
Kim bilir..?
Şu sıralar günümün büyük bir çoğunluğunu uyuyarak geçiriyorum. Aslında rahatsız değilim bu durumdan, kendimi boş hissettiğim zamanlar oluyor yalnızca bazen. Evet, işte o onlar huzursuz hissediyorum...
...
Gün gelecek, her şey bitecek;
bu kalem, bu defter, bu yaşam...
Gün gelecek, her şey yok olacak;
ben, sen, o...
Ve "ben"
"sen"i düşünürken,
senin umrunda olmayacağım.
"O" beni sevecek;
ama umursamayacağım...
Sonunda hayat...
Sonunda yaşam tükenecek
bu yolda.
Geriye kalan yalnızca;bu defter, bu kalem...
...
Bir şeyin bitmesinden korkmak, o şeye duyulan sevgiden mi ileri gelir;
yoksa sonundaki belirsizlikten mi?
Freud, "korkunun üzerine git" der.
Ama...
Ya sonucunu kaldıracak kadar
cesaretim yoksa..?
Nâzım der ya "Karlı Kayın Ormanında" şiirinde;
"Yedi tepeli şehrimde
bıraktım gonca gülümü.
Ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü.
En acayip gücümüzdür,
kahramanlıktır yaşamak:
Öleceğimizi bilip,
öleceğimizi mutlak"
Diye...
İşte öyle bir şey...
Sevgilerimle...
Düşüncelerimin bu denli güzel ifadesi başka bir yerde olamazdı herhalde
YanıtlaSil