22 Kasım 2016 Salı

Genç Werther'in Acıları / Johann Wolfgang Von Goethe


Ah, kesin olan şu ki
mutluluğumuzdan yalnızca kalbimiz sorumlu.

Keşke insanlar, geçip giden şimdiyi yaşamak yerine geçmişte kalan bir sıkıntının hatıralarını anımsamak için hayal gücünü bu kadar zorlamasalar.

...

Kalbime küçük ve hasta bir çocuğa bakar gibi bakıyorum; her arzusunu yerine getiriyorum. bunu başkalarına söyleme; bundan dolayı beni ayıplayacak insanlar çıkabilir.

...

Eşit olmadığımızı, olamayacağımızı çok iyi biliyorum, ancak saygı görmek adına alt tabaka insanlarından kendini uzak tutmak gerektiğine inanan kişi, yenilgiden korktuğu için düşmandan saklanan bir korkak kadar eleştiriyi hak eder.

...

İnsan aslında karmaşık bir varlık değil. Çoğunluğu zamanın büyük bir bölümünü yaşamak için kullanıyor, geriye kalanı ise, özgür oldukları küçük zaman diliminden öyle korkuyor ki, ondan kurtulmanın her türlü yolunu deniyor. İşte insanın değişmez yazgısı!

...

Tüm mesleklerin zavallı yaşamımızı uzatmaktan başka bir amacı olmayan gereksinimleri karşılamaya yaradığını ... gözlemledikçe bunların hepsi Wilhelm, beni dilsizleştiriyor. 

...

Sonsuz olan yalnızca doğanın zenginliği ve büyük sanatçıyı yalnızca o yetiştiriyor... Bu kurallara göre kendini yetiştiren insan saçma ve kötü bir şey ortaya koymaz, kendini toplum ve terbiye kurallarına göre şekillendiren birinin asla çekilmez bir komşu, acayip kötü bir insan olamaması gibi; buna rağmen tüm kurallar da, ne denirse densin, doğayla ilgili gerçek duyguyu ve doğanın gerçek ifadesini bozar!

...

Bahçeden kopardığı bir baş lahanayı sofraya kotan insanın basit ve saf mutluluğunu kalbim hissedebiliyorsa, keyfime diyecek yoktur, çünkü o yalnızca lahanayı değil, bütün güzel günleri, onu ektiği o tatlı sabahı, suladığı o tatlı akşamları da sofraya koymuş olur, lahananın günbegün büyümesi ona haz verdiği için her şeyin tadına bir anda yeniden varır.

...

Tanrı bize nasıl davranıyorsa, biz de çocuklara öyle davranmalıyız. 

...

Şu "gerçi" sözcüğünü kullanmasalar insanları daha çok seveceğim; genelleme yapan her cümlenin istisna derdi olduğu bilinen bir şey değil mi?

...

Zira yalnızca empati kurduğumuzda bir konuyla ilgili olarak konuşabilme onuruna sahibiz.

...

Burada sorun birinin zayıf ya da güçlü olması değil, ister psikolojik, ister fiziksel olsun, duyduğu üzüntünün miktarına tahammül edebilmesi ya da edememesi. Bana göre, yüksek ateşten ölen birine korkak demek ne kadar uygunsuzsa, yaşamına son veren biri korkaktır demek de o kadar tuhaf.

...

Böyle mi olacaktı, insanı sonsuz derecede mutlu kılan şey, aynı zamanda üzüntünün kaynağı mı olmalı?

...

bazı şeylerin bizde eksik olduğunu çok sık duyumsuyoruz, eksikliğini duyduğumuz şey de çoğunlukla bir başkasında varmış gibi geliyor bize...

...

Yani her geçen gün sevgili dostum, insanların diğer insanları kendinden yola çıkarak değerlendirmesinin ne kadar aptalca olduğunu daha iyi anlıyorum. 

...

Bir başkasının onu nasıl sevebildiğini, sevmeye nasıl hakkı olduğunu bazen anlamıyorum, çünkü onu yalnızca ben o kadar yürekten ve o kadar fazla seviyorum...

...

Ah, insan öyle fani ki, yaşadığından gerçekten emin olduğu bu dünyada bile, varlığının tek bir gerçek iz bıraktığı bu dünyada bile, sevdiklerinin ruhunda ve hatıralarında o da sönüp solacak, hem de çok çabuk.

...

Ah, kesin olan şu ki mutluluğumuzdan yalnızca kalbimiz sorumlu.


Johann Wolfgang Von Goethe

17 Kasım 2016 Perşembe

Yaşıyoruz Sessizce / Şükrü Erbaş


iki kişilik yalnızlığım fotoğraflarının önünde,
birisi alıp götürdüğün, öteki bırakıp gittiğin.

6.
ister ölüm olsun ister ayrılık,
insan unutur mu var olduğu bedeni?
dünya sözüm, can evim;
bir gün ağzından uzak gülerse ağzım
tanrı gökyüzüyle boğsun beni.

15.
beni unutmaktan koru
beni yalnızlıktan koru
içimdeki merhamet soğumasın
yüzünü çevirme acımdan
beni taşa dönmekten koru

21. 
misafirler gitti,
biz kaldık yine.

eşyaların düzeni bozulmasın diye
çırpınıp durdum sessizce.

yeri değişen her şeyin
seni biraz daha uzaklaştırdığını söyledim.
öylece baktılar yüzüme.

insan anılarını nasıl korur başka?
bilmiyorum.
duvarda kocaman bir çivi deliği

yollarımın sahibi,
ben ölene kadar
ikimiz de bir yere gitmiyoruz.

34.
kefenimi toprağının altına sermedikçe
elimi çekmem senden, çekmemi bekleme.

Şükrü Erbaş



14 Kasım 2016 Pazartesi

Bir Fotoğraf Bir Şiir / 3-Aşk





Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür;
Sen hem bir hastalık, hem de sağlık gibisin.
Özdemir Asaf
   

11 Kasım 2016 Cuma

YÜZLEŞME / 5-Dört Mevsim

Sigaramın tütününe katsam seni
bir nefeste çeksem içime
çeksem çeksem içime dolsan 
sonbahar gelse ellerinden doğru

Yeniden değse saçların kalemime, kağıdıma
güzelleşse yazdığım ve çizdiğim ne varsa
sana adanmış şeyler sensiz kalmasa
kış gelse hatrından doğru

Gelmeni beklesem sokaklarda, soğuklarda
üşüsem üşüsem titresem
seni düşündükçe ısınsam
bahar gelse kokundan doğru

Çıksan gelsen 
çiçekleri sulamayışımız aklımıza gelse
su versek çiçeklere
yeniden tomurcuklansa her şey
yaz gelse gülüşünden doğru

Kasım 2016 / Beyoğlu

10 Kasım 2016 Perşembe

Bir Fotoğraf Bir Şiir / 2-Aşk




Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk  Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu  Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu  Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler  Nicedir bir pencereden deniz güzel değil  Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.  Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar. 
İlhan Berk

8 Kasım 2016 Salı

Bir Fotoğraf Bir Şiir / 1-Aşk


Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik


Şimdi sen kalkıp gidiyorsun
Git 

Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. 
Gitsinler
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin 
Oysa allah bilir bugün iyi uyanmıştık 
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı 
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü 
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti 
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz 
Sanki hiç olmamıştı


Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu

Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, 
güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra 
Sonrası iyilik güzellik





4 Kasım 2016 Cuma

Tanju Okan - Kadınım

*https://www.youtube.com/watch?v=rZGvlTExR48

Eşyalar toplanmış seninle birlikte 
Anılar saçılmış odaya her yere 
Sevdiğim o koku yok artık bu evde 
Sen 
Kıyıda köşede gülüşün kaybolmuş 
Ne olur terketme yalnızlık çok acı 
Bu renksiz dünyayı sevmiştik birlikte 

Sen kadınım 

Hatırla o günü karşıki sokakta 
Seni öptüğümü ilk defa hayatta 
Kollarımda benim ilkbahar sabahım 
Sen 
Sönmüş bak ışıklar ev nasıl karanlık 
O ılık aydınlık yuvamız soğumuş 
Geceler bitmiyor ağlıyorum artık 

Sen kadınım 

Eşyalar toplanmış seninle birlikte 
Anılar saçılmış odaya her yere 
Sevdiğim o koku yok artık bu evde 
Sen 
Masamız köşede öylece duruyor 
Bardaklar boşalmış herbiri bir yerde 
Sanki hepsi hasret senin nefesine 

Sen kadınım 

Bana bıraktığın bütün bu hayatın 
Yaşanan aşkların değeri yok artık 
Ben sensiz olamam artık anlıyorum 
Sen 
Şimdi çok yalnızım 
Ne olur kal benimle o kapıyı kapat 
Elini ver bana 
Dışarda yalnız, yalnız üşüyorum 

Sen kadınım

2 Kasım 2016 Çarşamba

Eylül

Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenir
kadın gider ve bir şair doğar bundan
(Ben hangi kadından şair olduğumu bilirim)
"Yazın bittiği her yerde söylenir"se 
kadının gittiği de her yerde söylenir
kadın gittiği her yerde şiir diye söylenir:
Kadının gittiği yazın bittiğidir, her yerde
yaz biter kadın giderse, bunun sonu şiirdir,
yazın sonu şiirdir, şiirdir aşkın sonu...
Şehir her semtiyle yazın peşine düşse
yaz uzar bundan ve aşklar da nasiplenir,
yazın peşinde şehir, kadının peşinde şiir
eylülün semtine kadar böyle gidilir
bir gecede gittimdi hazirandan eylüle
eylül yazdan terkedilmişti, şiirse haziranda
kadın tarafından terkedildi o söylenceye:
Bütün oğullar anneyi bir şiire terkeder!
O kadın beni terkederse şair olurum
oğul olduğum kadın sakın beni terketme,
şiirdir söylenir, yazdır biter, kadındır gider

Bütün kadınlar şiiri bir kadına terkeder!


Haydar Ergülen