15 Aralık 2011 Perşembe

Hissiyat Üzerine

  Hani bazı insanlar vardır hayatta. Ama yalnızca vardır... Var olmasından gayrı pek bir şeye ihtiyaç yoktur çünkü. Hani böyle bakarsın, ama yalnızca bakarsın... Yeter de zaten, pek fazla bir şeye gerek yoktur, "o" varken. Hani o'nu her gördüğünde ayda gibi havalardasın; ama bu kez kendin için büyük bir adım atarsın. Her gördüğünde bir adım daha, sanki her baktığında ilk kez görüyormuşçasına...


  Böyle -nasıl anlatılır bilmem- içinde gitgide bir şeyler kıpırdanmaya başlar. Gün geçtikçe daha bir tebessümle bakmaya başlarsın yaşadıklarına. Sanki içinde bir şeyler nefes almaya başlar; içinde bir şeyler soluk almaya başlar pervasızca. Ve sen farkına varmaya başlarsın bunun, incitmeden...


  Farkına vardığın anlarda, mütemadiyen bir boşluğa düşer gibi bir şiir gelir aklına;

                <<sevgilim, yalan söylerse sana  
                        kopsun ve mahrum kalsın dilim
                        seni seviyorum diyebilmek bahtiyârlığından>>


                                                                           gibi mesela...


  O'na okuyamazsın muhtemelen, aniden aklına gelen bu şiirleri. Fakat belki... Belki okumasını sağlayabilirsin yanyanayken. Hatta -eğer şanslı günündeysen- okuduktan sonra bakıp sana tebessüm edebilir... 


  Bazen anlatamıyorsun işte hissettiklerini;
                     benim şu an yapamadığım gibi...


  Yazımı tamamlarken bakıyorum da son zamanlarda genellikle şiir paylaşmışım, bozmayalım bu geleneği bu yazıda.


  Velhâsıl Edip Cansever der ya bir şiiirinde;


 Öyle bir çık ki karşıma
 her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi 
 az kalsın ölüyormuşum gibi
 hissedeyim seni...


 Diye, işte öyle bir şey...


İçtenlikle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder