26 Aralık 2011 Pazartesi

21-22 Şiirleri

Rüzgâr akar gider,
aynı kiraz dalı bir kere bile sallanmaz aynı rüzgârla.
Ağaçta kuşlar cıvıldaşır:
                             kanatlar uçmak ister.
Kapı kapalı:
            zorlayıp açmak ister.
Ben seni isterim:
senin gibi güzel,
                     dost
                        ve sevgili olsun hayat...

Biliyorum henüz bitmedi
                                sefaletin ziyafeti...
Bitecek fakat..!


 Nâzım Hikmet Ran

15 Aralık 2011 Perşembe

Hissiyat Üzerine

  Hani bazı insanlar vardır hayatta. Ama yalnızca vardır... Var olmasından gayrı pek bir şeye ihtiyaç yoktur çünkü. Hani böyle bakarsın, ama yalnızca bakarsın... Yeter de zaten, pek fazla bir şeye gerek yoktur, "o" varken. Hani o'nu her gördüğünde ayda gibi havalardasın; ama bu kez kendin için büyük bir adım atarsın. Her gördüğünde bir adım daha, sanki her baktığında ilk kez görüyormuşçasına...


  Böyle -nasıl anlatılır bilmem- içinde gitgide bir şeyler kıpırdanmaya başlar. Gün geçtikçe daha bir tebessümle bakmaya başlarsın yaşadıklarına. Sanki içinde bir şeyler nefes almaya başlar; içinde bir şeyler soluk almaya başlar pervasızca. Ve sen farkına varmaya başlarsın bunun, incitmeden...


  Farkına vardığın anlarda, mütemadiyen bir boşluğa düşer gibi bir şiir gelir aklına;

                <<sevgilim, yalan söylerse sana  
                        kopsun ve mahrum kalsın dilim
                        seni seviyorum diyebilmek bahtiyârlığından>>


                                                                           gibi mesela...


  O'na okuyamazsın muhtemelen, aniden aklına gelen bu şiirleri. Fakat belki... Belki okumasını sağlayabilirsin yanyanayken. Hatta -eğer şanslı günündeysen- okuduktan sonra bakıp sana tebessüm edebilir... 


  Bazen anlatamıyorsun işte hissettiklerini;
                     benim şu an yapamadığım gibi...


  Yazımı tamamlarken bakıyorum da son zamanlarda genellikle şiir paylaşmışım, bozmayalım bu geleneği bu yazıda.


  Velhâsıl Edip Cansever der ya bir şiiirinde;


 Öyle bir çık ki karşıma
 her baktığımda ilk defa görüyormuşum gibi 
 az kalsın ölüyormuşum gibi
 hissedeyim seni...


 Diye, işte öyle bir şey...


İçtenlikle...

6 Aralık 2011 Salı

Sevgilerde

Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.
Behçet Necatigil

5 Aralık 2011 Pazartesi

Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni

Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...

Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak koyu bir karanlık...

Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazamak sana dair,

hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...

Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...

Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinde,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...



Nâzım Hikmet Ran